Op. Dr. Tahsin SAYGI

Beyin Tümörü Nedir?

Beyin tümörü, beyindeki hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalması sonucu oluşan kitleye verilen addır. Bu hücreler çoğalarak yer kaplayan kitleye dönüşürler ve bu kitle zamanla beyine baskı oluşturur. Beyine olan baskı nedeni ile çeşitli şikayetler meydana gelir. Sağlıklı bir insanda hücreler sadece ihtiyaç olduğunda; örneğin eskiyen veya hasar gören hücrelerin yerine yenisinin üretilmesi gibi bir gereklilik halinde çoğalırlar. Böyle bir ihtiyaç olmadan hücrelerin gereksiz yere çoğalması durumunda iyi huylu ya da kötü huylu tümör adı verilen kitleler oluşur. Bu durumun beyinde olması durumunda da beyin tümörü meydana gelir. Eğer tümör sadece bulunduğu organı etkiliyor ise; bir diğer deyişle vücudun başka yerine göç edip orada da çoğalarak kitleye sebep olmuyorsa buna iyi huylu tümör denir. Eğer tümör kan yolu ya da lenf yolu ile bulunduğu organın dışına çıkıp vücudun başka yerlerine göç eder (metastaz yapar), o bölgelerde kontrolsüz şekilde çoğalmaya başlar ve çevre dokulara baskı oluşturmaya başlarsa bu tip tümörlere kötü huylu tümör (kanser) adı verilir. İyi huylu tümör ve kötü huylu tümörün esas ayrımını yapan faktör tümörün vücudun uzak bölgelerine yayılması (metastaz yapması) iken beyinde bu durum vücuttaki gibi olmamaktadır. Vücuttaki kötü huylu tümörler hemen daima vücudun başka bölgelerine göç ederek (metastaz yaparak) birden fazla bölgede kitleler oluştururlar fakat beyindeki kötü huylu tümörler hemen hemen hiçbir zaman vücudun farklı bölgesine göç etmezler yani metastaz yapmazlar.

Beyindeki kötü huylu tümörler son derece nadir olmak üzere vücudun farklı bölgelerine metastaz yaparlar. Metastaz olmaması beyin kanserlerinin vücuttaki kanserlere göre daha hafif seyredeceği manasına gelmemektedir. Genellikle beyin kanserleri de vücuttaki kanserler gibi ölümcül davranışa sahiptirler ve kişinin 1-2 yıl içerisinde vefat etmesine sebep olurlar. İster iyi huylu olsun, ister kötü huylu olsun, beyinde oluşan tümörler, beyindeki sağlıklı dokulara baskı yaparak çeşitli şikayetlere yol açabilir. Bu baskı, beynin normal fonksiyonlarını yerine getirmesine engel olabilir ve hatta bazı durumlarda hayati tehlike oluşturabilir. Tümörün baskı yaptığı bölgeye göre belirtiler değişir. Tümör görme merkezine baskı yapıyorsa görme kaybı olur, konuşma merkezine bası yapıyorsa konuşma bozukluğu olur, hafıza merkezine baskı yapıyorsa hafıza kaybı olur, kol ve bacağı hareket ettiren merkeze baskı yapıyorsa kol ve bacakta felç olur…yani sonuç olarak tümör nereye baskı yapıyorsa o bölgeye yönelik şikayetler olur. Bunun dışında tümörün baskı yaptığı bölgeden bağımsız olarak baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı-kusma, nöbet geçirme, kişilik değişiklikleri, hareketlerde yavaşlama, idrar kaçırması, bilinç kaybı, uykuya meyil, bayılma vb. gibi genel belirtiler de görülebilir. Bazen tümör beyin omurilik sıvısının akışını engelleyerek kafa içi basıncında artışa neden olup hızlıca kişiyi komaya sokup ölüme neden olabilir. Kafa içi basınç artışı ayrıca hastada şiddetli baş ağrıları, bulantı, kusma ve görme bozukluklarına yol açabilir. Beyin tümörlerinin tanısı ve tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Beyin tümörünün tedavisi beyin cerrahları ve onkoloji doktorları tarafından yürütülür.

Beyin Tümörü Neden Oluşur?

Beyin tümörü, beyindeki hücrelerin anormal şekilde kontrolsüz olarak çoğalması sonucu ortaya çıkar. Eğer tümör beyinin kendi hücresinden kaynaklanıyorsa, primer (birincil) beyin tümörü olarak adlandırılır. Primer beyin tümörleri, beyindeki glial hücreler ve nöron adı verilen sinir hücrelerinden kaynaklanabilir ve bu tümörler iyi huylu (benign) veya kötü huylu (malign) olabilir. Beyin tümörlerinin nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik faktörler, çevresel etkenler ve bazı risk faktörleri bu duruma katkıda bulunabilir. Genetik yatkınlık, bazı bireylerde beyin tümörlerine daha yüksek bir eğilim yaratabilir. Örneğin, bazı ailelerde beyin tümörlerinin daha sık görülmesi, kalıtsal genetik faktörlerin rol oynayabileceğini göstermektedir. Çevresel faktörler arasında radyasyona ve kimyasallara (sigara, alkol, kimyasal gazlar, katkı maddeleri, ilaçlar, kozmetikler, deterjanlar vb.) maruz kalma bulunmaktadır. Özellikle çocukluk döneminde radyasyona maruz kalmak, ilerleyen yıllarda beyin tümörü riskini artırabilir.  Bazı kimyasal maddelere maruz kalma da beyin tümörü riskini artırabilir. Ayrıca bazı virüs enfeksiyonlarının beyin tümörüne sebep olabileceği belirtilirken (sitomegalovirüs enfeksiyonu) bazılarının da beyin tümörü riskini azalttığı (herpes zoster) belirtilmektedir.Beyin tümörlerinin oluşumunda hormonal faktörler de rol oynayabilir. Örneğin, bazı beyin tümörleri, hormonların etkisiyle büyüyebilir. Bunun yanı sıra, bağışıklık sisteminin zayıflaması da beyin tümörlerinin oluşumunu kolaylaştırabilir. Beyin tümörlerinin nedenleri ve risk faktörleri hakkında yapılan araştırmalar, bu hastalığın daha iyi anlaşılmasına ve daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır.

Beyin Tümörüne Yol Açan Nedenler

Beyin tümörlerine neyin sebep olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı faktörlerin risk oluşturduğu bilinmektedir. Bu faktörler arasında erkek cinsiyet, beyaz ırk ve 65 yaş üstü olmak yer alır. Ayrıca radyasyona maruz kalma ve bazı kimyasallara maruz kalma da risk faktörleri arasındadır. Genetik yatkınlık, bazı ailelerde beyin tümörlerinin daha sık görülmesine yol açabilir. Ailesel geçiş gösteren bazı beyin tümörleri de bulunmaktadır. Bu durum, belirli genetik mutasyonların ve kalıtsal genlerin, beyin tümörlerinin oluşumunda rol oynadığını göstermektedir. Plastik ve tekstil sanayinde kullanılan bazı maddeler de risk faktörleri arasında sayılmıştır. Özellikle endüstriyel kimyasallara uzun süre maruz kalma, beyin tümörü riskini artırabilir. Ayrıca, bazı viral enfeksiyonlar da beyin tümörlerinin gelişiminde rol oynayabilir. Örneğin, Epstein-Barr virüsü, sitomegalovirüs gibi bazı virüsler, beyin tümörlerinin oluşumunu tetikleyebilir. Herpes-zoster enfeksiyonu ise düşük dereceli gliom adı verilen beyin tümörü risini azaltabilir. Bunun yanı sıra, bağışıklık sisteminin zayıflaması da beyin tümörü riskini artırabilir. Özellikle bağışıklık sistemi hastalıkları veya bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar, beyin tümörlerinin gelişimini kolaylaştırabilir. Beyin tümörlerinin nedenleri ve risk faktörleri hakkında yapılan araştırmalar, bu hastalığın daha iyi anlaşılmasına ve daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Ancak, beyin tümörlerinin nedenleri konusunda hala pek çok bilinmeyen bulunmaktadır ve bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

Beyin Tümörleri Kimlerde Daha Sık Görülür?

Genel olarak beyin tümörleri beyaz ırkta ve erkekler daha sık görülür. Kötü huylu beyin tümörleri de kadınlara göre erkeklerde daha sık görülür.

Menenjiom adı verilen iyi huylu beyin tümörleri ise kadınlarda daha yaygındır. Beyin tümörü her yaşta görülebilir; ancak kötü huylu olanlar daha çok çocuklarda ve 60 yaş üstü bireylerde görülürken, iyi huylu olanlar diğer yaş gruplarında daha yaygındır. Çocuklarda görülen beyin tümörleri erişkinlere göre daha farklı kökene ve davranışa sahiptirler. Çocuklardaki tümörler, belirti ve bulguların daha belirgin olması ve ebeveynlerin yakın takibi sayesinde daha erken tanınabilir. Beyin tümörlerinde 4 derece bulunur. Derece 1 ve derece 2 tümörler düşük dereceli olarak kabul edilirler. Derece 3 ve derece 4 tümörler yüksek dereceli (kötü huylu) olarak kabul edilirler. Derece 1 ve derece 2 tümörler zamanla yüksek dereceli tümörlere dönüşebilirler. Malign transformasyon adı verilen bu durum çocuklarda daha az sıklıkla görülür. Bir diğer deyişle düşük evreli tümörlerin yüksek evreli hale dönüşümü çocuklarda daha seyrektir. Erişkinlerde beyin tümörleri, genellikle daha ileri yaşlarda ortaya çıkar ve belirtiler genellikle daha yavaş gelişir. Yaşlı bireylerde beyin tümörleri, diğer sağlık sorunlarıyla karışabileceği için tanı konulması zor olabilir. Beyin tümörlerinin yaşa bağlı olarak değişen görülme sıklığı, bu hastalığın tanı ve tedavi süreçlerini etkileyebilir. Bu nedenle, farklı yaş gruplarında beyin tümörlerinin belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir.

Beyin Tümörü Çeşitleri

Genel olarak beyin tümörleri iki gruba ayrılır: iyi huylu ve kötü huylu. Kötü huylu beyin tümörleri de beyin kanseri ve metastatik beyin tümörleri olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Bu iki grubu daha da detaylı olarak incelediğimizde karşımıza 9 farklı tümör tipi ortaya çıkar.

Santral sinir sistemi tümörlerinin 9 türü;

i) Nöropeitelyal doku tümörleri

Beyindeki sinir hücrelerinden ya da sinir hücrelerini destekleyen glial hücrelerden kaynaklanırlar. Bu grup tümörlerde 4 derece evreleme sistemi vardır. Derece 1 ve derece 2 tümörler düşük dereceli tümörler olarak evrelenir. Derece 3 ve derece 4 tümörler yüksek dereceli tümörler olarak evrelenir. Gerek düşük ve gerekse yüksek dereceli tümörler beynin dışındaki vücut bölgelerine metastaz yapmazlar. Literatürde yüksek dereceli tümörlerin vücuda nadiren metastaz yaptığı ile ilgili yayınlar bulunmaktadır. Düşük ve yüksek dereceli beyin tümörleri asıl olarak beynin içerisinde sinir lifleri boyunca yayılım gösterebilirler ve bu şekilde beyine baskı yaparak zarar verebilirler. Nöroepitelyal tümörler de kökenine göre kendi içinde 8 gruba ayrılır:

a. astrositik tümörler infiliratil astrositomlar pilositik astrositom pleomorfik ksantoastrositom subepandimal dev hücreli astrositom 

b. oligodendroglial tümörler 

c. ependimal tümörler 

d. miks gliomlar oligoastrositom 

e. koroid pleksus tümörleri 

f. nöronal ve miks nöronal· glial tümörler gangliositom gangliogliom disembryoplastik nöroepitelyal tümör (DNT) 

g. pineal tümörler 

h. embriyonal tümörler nöroblastom retinoblastom PNET’Ier 

ii) Kraniyal ve spinal sinir tümörleri

Beyinden çıkarak kafaya, yüze ve vücuda uzanan kranial sinir adını verdiğimiz sinirler bulunmaktadır. 12 çift olarak bulunan bu sinirler tat alma, koku alma, görme, işitme, yüz ve kafa derisinin duyusunu alma, göz hareketleri, omuzu kaldırma, iç organlara parasempatik aktivasyon, göz bebeğinin çapının ayarlanması vb. işlevlere sahiptir. Bu sinirlerin kılıflarından da tümör oluşabilir ve oluşması durumunda direk olarak sinirin fonksiyonu bozulur. Tümör eğer çok büyürse bu durumda beyne ya da beyin sapına da baskı oluşturup ek şikayetlere sebep olabilirler. Genellikle iyi huylu olan bu tümörler bazen kötü huylu da olabilmektedir. Bu grup tümörler aynı zamanda omurilikten çıkan ve vücudumuza uzanan sinirlerin kılıflarından da kaynaklanabilmektedir. Omurilikten çıkan sinirlerden Bu tümörler de kendi aralarında 3 gruba ayrılırlar:

a. schwannom (nörinom). Akustik nörinomlar ve varyantları: 

b. nörofibromlar

c. malign periferik sinir kılıfı tümörleri (MPSKT) (nörojenik sarkom, anaplastik nörofibrom, malign schwannom) varyantları: 

iii) Meninks tümörleri (menenjiomlar, meningiomlar)

Beyindeki araknoid cap adı verilen hücrelerden gelişen ve genellikle iyi huylu olan tümörlerdir, bazen kötü huylu olabilirler. Genellikle beynin yüzeyindeki dura adını verdiğimiz kılıftan kaynaklanırlar ama dura bağlantısı olmadan nadiren beynin içerisinde de oluşabilirler. Yerleştiği bölgede basıya sebep olup şikayete yol açabilirler ve hatta felce bile neden olabilirler. Yavaş geliştikleri için bazen ciddi boyutlara bile ulaşabilirler. Bazen kafatasını da delerek saçlı deriyi bile işgal edip sanki bir yağ bezesi varmış gibi şişliğe sebep olabilirler. Bazen birden fazla olabilirler ve bu durumda nörofibromatozis adlı genetik hastalık olabilir. Bazen de kireçlenerek büyümesi durabilir ve zararsız şekilde kalabilirler. Bu tümörler de 3 gruba ayrılırlar (alt tipleri de listelenmiştir):

a. meningotelyal hücre tümörleri 

      1. menenjiyomlar
      2. atipik menenjiyom
      3. anaplastik (malign) menenjiyom

b. mezenkimal non-meningotelyal (meningotelyal olmayan) tümörler

      1. Benign neoplaziler 
        1. osteokartilajinöz tümörler 2. lipom 3. fibröz histiositom 4. diğerleri 
      2. malign neoplaziler
        1. hemanjioperisitom 2. kondrosarkom 3. malign fibröz histiositom 4. rabdomyosarkom 5. meningial sarkomatozis 6. diğerleri 

c) primer melanositik lezyonlar 

    1. diffüz melanozis 
    2. melanositom 
    3. malign melanom 

d) histogenezinden emin olunmayan tümörler 

    1. hemanjioblastom

iv) Hematopoetik neoplaziler 

Kan ya da bağışıklık sistemi hücrelerinin çoğalması ile oluşan tümörlerdir. Çoğunlukla kötü huylu tümörlerdir. Lenfoma olarak bilinirler. Beynin kendinden kaynaklanabildiği gibi vücuttaki lenfomanın beyine sıçraması şeklinde de görülebilir. Kortizon kullanmakla hızlıca tümör küçülüp kaybolabilir ve bu nedenle hayalet tümör olarak adlandırılırlar. AIDS olanlarda beyinde lenfoma sıklığı artar. Bu tümörler de 4 gruba ayrılırlar:

a) malign lenfoma (primer SSS lenfoması)

b) plazmositom 

c) granülositik sarkom 

d) diğerleri 

v) Germ hücreli tümörler 

Üreme hücrelerinden kaynaklanan bu tümörler genellikle orta hatta ve beyinde pineal adı verilen beze yerleşirler ve beyin omurilik sıvısı yolu ile sinir sisteminin diğer bölgelerine yerleşebilirler. Bu tümörler 5 gruba ayrılırlar: 

a) germinomlar 

b) embriyonel karsinom 

c) yolk sak tümörü 

d) koryokarsinam 

e) teratom 

vi) Kist ve tümör benzeri lezyonlar

Bu grupta 10 farklı lezyon türü bulunmaktadır. Bu lezyonlar doğuştan itibaren var olup iyi huylu davranış sergilerler, bazen büyüme gösterebilirler. Tedavileri cerrahidir. Bunlar:

a) Rathke kleft kisti

b) epidermoid kist

c) dermoid kist

d) 3. Ventrikülün kolloid kisti

e) enterojenik kist

f) nöroglial kist 

g) granüler hücre tümörü (koristom, pitüisitom) 

h) hipotalamik nöronal hamartom 

i) nazal glial heterotopia

j) plazma hücreli granülom

 vii) Sellar bölge tümörleri 

Hipofiz tümörleri bu grubun çoğunu oluşturur. Vücuttaki hormonların üretim merkezi olan hipofiz bezinden kaynaklanan adenom adını verdiğimiz bu tümörler çoğunlukla iyi huyludur. İyi huylu olmasına rağmen kritik yapılarak komşulukları nedeni ile tehlike arz ederler. Bu tümörlerin üstünde görme siniri, yanlarda ise şah damarı ve gözleri hareket ettiren sinirler bulunur. Tümör yukarıya doğru büyürse görme sinirine bası yapıp görme kaybına sebep olabilir. Yanlara doğru büyürse şah damarının etrafını sarabilir ve gözü hareket ettiren sinirlerin felcine neden olup çift görme ve şaşılığa sebep olabilir. Bunun dışında bu tümörler hormon üretip üretilen hormonların etkisi nedeni ile şikayete sebep olabilirler. Örneğin büyüme hormonu üretip erişkinde akromegali, çocuklarda gigantizm adı verilen hastalığa sebep olabilirler. Bu grupta 3 farklı türde lezyon bulunur, bunlar;

a) hipofiz adenomu

b) hipofiz karsinomu

c) kraniyofarenjiyom

viii) Bölgesel tümörlerin lokal uzanımları 

Oldukça nadir görülen bu grup tümörlerin bazıları iyi huylu, bazıları ise kötü huylu olup agresif davranış sergiledikleri için genellikle kötü seyirlidirler. Bu grupta 4 farklı lezyon türü bulunur, bunlar; 

  1. paragangliom (glomus jugulare tümörleri)
  2. kordomalar
  3. kondrom, kondrosarkom 
  4. karsinom

ix) Metastatik tümörler 

Metastatik beyin tümörleri, vücudun başka bir yerinde bulunan kanser hücrelerinin beyne yayılması sonucu oluşur. En çok yayılım gösteren kanser türleri meme, kolon, böbrek, akciğer ve deri kanseridir. Bu tür tümörler her zaman kötü huyludur ve hızla büyüyerek beyin dokusunu hasara uğratır. Hasara uğrayan beyin bölgesine göre de fonksiyon kaybına sebep olurlar. Beyindeki tümörün boyutuna, hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna göre tedavi kararı verilir. Bazen tek bir metastaz varken bazen birden fazla metastaz olabilir. Genelde ameliyat edilen bu tümörlerde ayrıca radyoterapi/kemoterapi tedavileri de gerekli olmaktadır. Bazen sadece radyoterapi/kemoterapi de uygulanabilmektedir.

İyi Huylu Beyin Tümörleri

Yukarıda bahsettiğimiz bu 9 gruba ait tümörlerden iyi huylu olanlar genellikle yavaş büyürler, belirgin sınırlara sahiptir. İyi huylu tümörler vücudun başka bölgelerine metastaz yapmazlar fakat beyine baskı yaptıkları için yerleştikleri bölge itibari ile tehlikeli olabilirler. Özellikle beyinin kritik bölgelerine baskı yapan iyi huylu tümörleri fonksiyon kaybı (görme kaybı, konuşma bozukluğu, hafıza kusuru, el/kol/bacakta güçsüzlük/felç vb. ) yapabilirler. Beyinin kritik bölgesine baskı yapmayan iyi huylu tümörler fonksiyon kaybına yol açmayabilirler. Fonksiyon kaybına yol açmayan tümörler baş ağrısı, bulanık görme, bulantı-kusma, baş dönmesi gibi kafa içi basınç artışına ait şikayetlere yol açabilirler. Beyincik tümörleri ise ek olarak denge kaybına daha sık olarak yol açabilirler. İyi huylu tümörler cerrahi müdahale ile çıkarıldıklarında ya da ışın tedavisi ile tedavi edildiklerinde nüks olasılıkları daha azdır. Glial tümörlerden düşük dereceli olanlar yüksek dereceli olanlara göre daha iyi davranışlı olsalar da bu grup tümörleri iyi huylu menenjiomlar ile aynı kategoriye sokmak mümkün değildir. Ayrıca düşük dereceli glial tümörler zamanla yüksek dereceli glial tümörlere dönüşebilirler. Düşük dereceli glial tümör ve kraniofaringiom haricindeki iyi huylu beyin tümörleri, genellikle cerrahi tedavi ile tamamen çıkarılabilir ve hastalar genellikle tamamen iyileşir. Ancak, tümörün yerleşim yeri ve büyüklüğü, cerrahi müdahalenin risklerini artırabilir. Beyinin derin ve hassas bölgelerinde yer alan tümörler iyi huylu bile olsa, cerrahi sırasında ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Bu nedenle, cerrahi tedavi öncesinde kapsamlı bir değerlendirme yapılması önemlidir. Ayrıca, bazı iyi huylu tümörler, cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra bile nüks edebilir. Bu durumda, hastalar düzenli takip edilmeli ve gerekirse ek tedaviler uygulanmalıdır. Özellikle kraniofaringiom gibi iyi huylu beyin tümörleri, genellikle cerrahi tedavi ile tamamen çıkarılsa bile tekrar etme ihtimali oldukça yüksektir. İyi huylu tümörlerden meningiom grubu genellikle ameliyat sonrası herhangi ek bir tedavi gerekmeden tamamen iyileşebilir. İyi huylu beyin tümörlerinde ameliyat sonrası tekrarlama olması durumunda gamma-knife adlı ışın tedavisi oldukça faydalıdır. Hatta 3 cm’den küçük iyi huylu tümörlerde ameliyat edilmeden direkt olarak gamma-knife tedavisi yapılabilmektedir. Ayrıca schwannom adlı sinir kılıfı tümörlerinde de 3 cm’nin altındaki tümörlerde, ameliyat sonrası kalıntı tümörlerde ya da tekrar eden tümörlerde gamma-knife tedavisi yapılabilmektedir.

Kötü Huylu Beyin Tümörleri

Kötü huylu beyin tümörleri hızlı büyüme eğilimindedir. Çevre beyin dokusuna baskı yapan bu tümörlerde yine baskı olan bölgeye göre fonksiyon kaybı gelişebilir. Bu tümörlerden yüksek dereceli glial tümörler beyindeki sinir liflerinin arasına girerek sınırları iyi huylu tümörlerdeki gibi net olmayan bir yayılım gösterirler. Bu durum bu tümörlerin ameliyatını daha zor hale getirebilir.  Metastatik kötü huylu beyin tümörleri ise yüksek dereceli glial tümörlere göre daha net sınırlıdır ve ameliyatı daha kolaydır. Kordoma adlı kötü huylu tümörler ise son derece agresif seyirlidir ve tedavilere rağmen yüksek oranda nük edip hem hayati tehdit oluşturur hem de kranial sinir adı verilen sinirlerin felcine yol açıp ciddi fonksiyon kayıplarına yol açarlar. Kötü huylu tümörlerden yüksek dereceli glial tümörler genellikle agresif şekilde davranır, hızlı büyüme gösterir ve beyin içerisinde hızla yayılma eğilimindedir. Yüksek dereceli glial tümörler ya da diğer kötü huylu beyin tümörleri beynin dışındaki vücut bölgesine metastaz yapmazlar. Literatürde yüksek dereceli glial tümörlerin metastazına ait nadir olgu bildirimleri mevcuttur. Bunun dışında embriyoner tümörler ve germ hücreli tümörler beyin omurilik sıvısı vasıtası ile sinir sisteminin diğer bölgelerine yayılım yapabilirler. Kötü huylu tümörler tedavi edilmezlerse, hastanın yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir ve hayati tehlike oluşturabilirler fakat tedaviye rağmen genellikle hastalar 1-2 yıl içerisinde hayatlarını kaybederler. Kötü huylu beyin tümörlerinde tedavi yöntemleri cerrahi, radyoterapi ve kemoterapidir. Ancak, tümörün yerleşim yeri ve büyüklüğü, tedavi yöntemlerinin etkinliğini etkileyebilir. Tüm bu tedavilere rağmen kötü huylu beyin tümörleri genellikle tekrarlama eğilimindedir ve bu nedenle düzenli takip gerekir. Tedavi sürecinde hastaların fiziksel ve duygusal destek alması önemlidir. Kötü huylu beyin tümörlerinin tedavisinde, multidisipliner bir yaklaşım benimsenir. Beyin cerrahları, onkologlar, radyologlar ve nörologlar, hastaların tedavi sürecini birlikte planlar ve uygular. Ayrıca, hastaların yaşam kalitesini artırmak ve tedavi sürecini daha katlanılabilir hale getirmek için destekleyici tedaviler ve rehabilitasyon programları da uygulanabilir. Kötü huylu beyin tümörleri, hastaların ve ailelerinin yaşamını derinden etkileyen ciddi bir sağlık sorunudur. Bu nedenle, hastaların tedavi sürecinde fiziksel, duygusal ve psikolojik destek almaları büyük önem taşır.

Metastatik Beyin Tümörleri

Metastatik beyin tümörleri, vücudun başka bir yerinde bulunan kanser hücrelerinin beyne yayılması sonucu oluşur. Bu tür tümörler, beyin dışında gelişen kanserlerin kan yoluyla beyne ulaşması ile ortaya çıkar. En çok yayılım gösteren kanser türleri arasında meme, kolon, böbrek, akciğer ve deri kanseri yer alır. Metastatik beyin tümörleri, her zaman kötü huyludur, genellikle sınırları nettir yani beyin dokusundan kolayca ayrılabilir fakat hızla büyüyerek beyin dokusunu hasara uğratır. Bu tümörler, beyindeki sağlıklı dokuları tahrip ederek ciddi nörolojik belirtilere neden olabilir. Metastatik beyin tümörleri, bazen beyinde birden fazla tümörün oluşmasına yol açar ve bu durum tedavi sürecini zorlaştırır. Metastatik beyin tümörlerinin tedavisi, birincil kanserin tipine, tümörlerin sayısına ve beyindeki yerleşim yerlerine bağlı olarak değişir. Tedavi seçenekleri arasında cerrahi müdahale, radyoterapi ve kemoterapi yer alır. Bazı durumlarda, stereotaktik radyocerrahi gibi ileri teknolojiler de kullanılabilir. Metastatik beyin tümörlerinin tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve genellikle beyin cerrahları, onkologlar, radyologlar ve nörologlar tarafından yürütülür. Bu süreçte hastaların fiziksel ve duygusal destek alması önemlidir. Tedavi süreci boyunca hastaların yaşam kalitesini artırmak ve semptomları yönetmek için destekleyici tedaviler de uygulanabilir. Metastatik beyin tümörleri, genellikle ileri evre kanserlerin bir komplikasyonu olarak ortaya çıkar ve bu durum, hastaların ve ailelerinin yaşamını derinden etkiler. Bu nedenle, hastaların tedavi sürecinde fiziksel, duygusal ve psikolojik destek almaları büyük önem taşır.

Çocuklarda Beyin Tümörleri

Çocuklarda görülen beyin tümörleri, erişkinlere göre farklı hücre gruplarından ve beyinin farklı bölgelerinden kaynaklanır. Ç (burdaki cümleyi sildim). Çocuklardaki tümörler erişkinlere göre benzer semptomlar verir fakat özellikle küçük çocuklar kendilerini ifade edemediği için teşhiste gecikme olabilir. Ayrıca çocuklarda düşük evreli glial tümörlerin yüksek evreli hale dönüşümü daha seyrektir. Çocuklarda daha sık görülen beyin tümörleri erişkinler ile aynı tür tümörler değildir. Çocuklarda beyincik tümörü beyin tümörüne göre daha sık olarak görülür. En sık olarak da beyincikte yerleşen serebellar astrositomalar, medulloblastomlar, beyin sapı gliomları ve ependimomlar görülür. Bunu takip eden sıklıkta ise beyindeki iyi huylu astrositomlar görülmektedir. Bu tümörler, çocukların gelişimsel süreçlerini ve yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Küçük çocuklara nazaran daha büyük çocuklardaki beyin tümörleri, genellikle erişkinlere göre daha erken tanınabilir, çünkü belirti ve bulgular daha belirgindir ve ebeveynler çocuklarının sağlık durumunu yakından takip eder. Yenidoğan kafatasının elastik olması, gelişmekte olan sinir sisteminin adaptasyon yeteneğine bağlı olarak nörolojik kaybın kompanze edilebilmesi, geri bildirim ve kooperasyon güçlüğüne bağlı muayenedeki zorluklar nedeniyle bu tümörlere tanı konulabilmesi (tümörlerin çoğunda) tümör çok büyük boyutlara ulaşıncaya kadar gecikebilir. Özellikle küçük çocuklar beyin tümörüne bağlı şikayetleri erişkin gibi ifade edemeyeceği için teşhis gecikebilir. Örneğin erişkin baş ağrısını ifade edebilirken küçük çocuklarda bu durum huzursuzluk ya da ağlama şeklinde gündeme gelebilir. Bir diğer bulgu da çocuğun gelişimde gerilik olabilir. Yürümede gecikme, zihinsel gelişim geriliği, konuşmada gecikme vb. durumlar normalde de olabildiği için teşhiste gecikmeler sık yaşanmaktadır. Eğer tümör nedeni ile beyin omurilik sıvısının akışında problem olur ve hidrosefali gelişirse bu durum küçük çocuklarda başın büyümesine yol açacaktır. Yetersiz beslenme nedeni ile büyümede gerilik ve nöbet geçirme de sıkça karşılaşılan şikayetlerdendir. Çocuklarda beyin tümörlerinin tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve genellikle beyin cerrahları, onkologlar, pediatristler ve nörologlar tarafından yürütülür. Tedavi sürecinde çocukların fiziksel, duygusal ve psikolojik destek alması büyük önem taşır. Eğer erken teşhis konulup zamanında tedavi edilirse erişkinlere nazaran çocuklarda sekel kalmadan iyileşme oranı daha yüksek olabilmektedir. Ayrıca çocuklarda beyin tümörlerinin tedavisi sırasında rehabilitasyon programları, psikolojik destek ve aile danışmanlığı gibi destekleyici hizmetler de sağlanmalıdır.

Beyin Tümörünün Belirtileri

Beynin tümöründe belirtiler tümörün yerine, büyüme hızına ve boyutuna göre değişebilir. Ayrıca tümörün beyinle beyinciği birbirinden ayıran tentorium adlı zarın üstünde ya da altına bulunmasına bağlı farklı bulgular verebilir. Tentoriumun üzerinde yerleşen tümörler beyine baskı yaparlar ve supratentoryal tümörler olarak adlandırılırlar. Tentoryumun altında yerleşen tümörler beyinciğe, beyin sapına ve beyin sapından çıkan sinirlere bası yaparlar ve infratentoryal tümör olarak adlandırılırlar. Burada supratentoryal ve infratentoryal yerleşimli tümörlerin genel belirtileri anlatılacaktır.

Supratentoryal tümörlerin genel başvuru şikayetleri;

  1. artmış kafa içi basıncına bağlı bulgular: baş ağrısı, uykuya meyil, baş dönmesi, bulanık görme, bulantı-kusma, idrar kaçırma, hareketlerde yavaşlama, hafıza kusurları vb… bu belirtiler tümörün kitle etkisi veya ödeme bağlı ya da beyin-omurilik sıvısı akımının engellenmesine bağlı (hidrosefali) gelişebilir. 
  2. İlerleyici fonksiyon kaybı: Tümör beyine ya da beyinden çıkan sinirlere baskı yaparsa bu durumda baskı altında kalan bölgenin fonksiyonu bozulur ve felç gelişir. Örneğin görme kaybı, işitme kaybı, yüz felci, kulak çınlaması, konuşma bozukluğu, kol ve bacakta güçsüzlük, koku alamama, çift görme, davranış değişiklikleri vb…  
  3. baş ağrısı 
  4. nöbet: beyin tümörünün ilk belirtisi olarak görülebilir. Pituiter veya infratentoryal tümörlerde nadirdir.
  5. mental değişiklikler: depresyon, şuurda dalgalanma, donuk bakışlar 
  6. ani olarak gelişen inme belirtileri (tümörün beyin damarını tıkamasına bağlı) 
  7. Pituiter tümörlerde hormon üretim eksikliği ya da fazlalığına bağlı semptomlar; örneğin prolaktin üreten tümörlerde adet düzensizliği, emzirme dışı dönemde memeden süt gelmesi, kortizol üreten tümörlerde kilo alma, kıllanma artışı, kan şekeri ve tansiyon yüksekliği vb.. büyüme hormonu üreten tümörlerde el-ayaklarda büyüme, ses kalınlaşması, iç organlarda büyüme… nadiren tümörün kafa tabanı kemiğini eriterek burundan beyin-omurilik sıvısı kaçağı olması… ayrıca tüm pitüiter tümörlerde görme kaybı ve çift görme gelişebilir. Tümör içerisine aniden oluşan kanamalarda (pitüiter apopleksi) hızlıca şuur kaybı ve çift görme meydana gelebilir, bu hastalar hızla acile başvururlar.

İnftatentoryal tümörlerde genel başvuru şikayetleri;

  1. İnfratentoryal tümörlerin çoğu, hidrosefaliye (kafa içinde beyin-omurilik sıvısı birikmesi) bağlı olarak kafa içi basınç artışı bulguları ile başvurur. Bunlar: baş ağrısı, bulantı/kusma, bulanık görme ya da görme kaybı, yürüme bozukluğu, dengesiz yürüme, baş dönmesi, çift görme 
  2. İnfratentoryal bölgede tümörün baskı yaptığı sinir yapıların fonksiyon kaybına bağlı olarak gelişen belirti ve bulgular: kol ve bacakta dengesizlik, titreme, geniş tabanlı yürüme, beyin sapından çıkan sinir basısına bağlı yutma güçlüğü, çift görme, nistagmus

Beyin tümörlerinin belirtileri, genellikle yavaş yavaş gelişir ve zamanla şiddetlenir. Bu nedenle, bu tür belirtiler yaşayan bireylerin bir sağlık profesyoneline başvurması önemlidir. Erken teşhis ve tedavi, beyin tümörlerinin yönetiminde hayati önem taşır.

Beyin Tümörü Teşhisi

Teşhis için öncelikle hastanın şikayeti, öyküsü ve nörolojik muayenesinin yapılması gereklidir. Nörolojik muayene sırasında, doktor hastanın reflekslerini, kas gücünü, duyu yetilerini ve koordinasyonunu değerlendirir. Bu değerlendirmeler, tümörün yerleşim yeri itibari ile olası felç varlığı hakkında bilgi sağlar. Muayeneden sonra hastaya radyolojik incelemeler yapılır. Bu radyolojik incelemeler çoğu zaman kontrastlı (ilaçlı) MR ve tomografi şeklindedir. Kontrastlı MR’a ilave olarak MR spektroskopi ve perfüzyon MR da tümörün cinsi hakkında ek bilgiler sağlar. Beynin kritik bölgelerinde yerleşen tümörlerin beyin içerisindeki sinir lifleri ile komşuluk ilişkisini belirlemek için MR traktografi yapılır. Tümörün beyin damarları ile olan ilişkisini belirlemek için MR anjiyografi yapılır. Tümör içindeki kireçlenmeleri, tümörün kafatasına yayılmasının değerlendirilmesi, cerrahi planlama ve MR çekilemediği durumlar için tomografi görüntüleme yapılır. Tümörün damarlarla olan ilişkisini daha net olarak görebilmek için kasıktaki damardan girerek yapılan Femoral yolla 4 sistem selektif serebral anjiografi yapılır. Femoral anjiyografi ile ayrıca tümörü besleyen damarlar da kapatılabilir ve bu sayede ameliyat esnasında daha az kanama olur. Beyin tümörü olan bir hastaya nadiren EEG adındaki elektrofizyolojik test yapılması gerekebilir. EEG ile nöbet geçiren hastada nöbetin hangi bölgeden kaynaklandığı tespit edilmeye çalışılır. tkikler, beyin tümörlerinin teşhisinde ek bilgi sağlayabilir. Beyin tümörlerinin teşhisi esas olarak radyolojik inceleme ile yapılır fakat tespit edilen tümörün vücuttaki bir kanserin metastazı (beyine sıçraması) nedeni ile olduğu düşünülürse, hastanın vücudundaki kanserli alanların tespiti için Pozitron Emisyon Tomografi (PET-CT) ya da Pozitron Emisyon MR ( PET-MR) tetkikleri de yapılır. Tüm bu görüntüleme yöntemleri sonucunda hasta ameliyat olur ve biyopsi alınırsa bu durumda alınan örneği patoloji doktoru inceler ve tümörün cinsi asıl olarak patoloji sonucu ile ortaya çıkar. Sonuç olarak erken teşhis ve doğru tedavi planı, beyin tümörlerinin yönetiminde hayati önem taşır. Bu süreçte hastaların ve ailelerinin bilinçli ve destekleyici bir yaklaşım benimsemeleri çok önemlidir.

Radyolojik İnceleme Teknikleri

1- Manyetik rezonans görüntüleme (MR)

Manyetik rezonans görüntüleme (MR), manyetik alan kullanarak beyin dokusunun detaylı görüntülerini sağlar. MR, beyin tümörlerinin yerini, boyutunu ve çevre dokularla ilişkisini değerlendirmek için en yaygın kullanılan yöntemdir. Beyin tümörü düşünülen bir hastada ilk yapılması gereken görüntüleme yöntemi kontrastlı (ilaçlı) MR’dır. Beyindeki tümörün cinsini belirlemek için MR spektroskopi adlı görüntüleme yöntemi uygulanır. Yine tümörün türüne belirlemek ya da tümör dışı lezyonları tespit etmek için perfüzyon MR adlı görüntüleme yapılır. Tümör beynin kritik bölgesinde ise bu durumda beyin içerisindeki sinir lifleri ile tümörün komşuluğunu tespit etmek için MR traktografi adlı görüntüleme yöntemi yapılır. Tümörün beyin damarları ile olan ilişkisini ortaya koymak için MR anjiyografi adlı görüntümele yöntemi yapılır.

2 – Bilgisayarlı tomografi (BT)

Bazı hastalara MR çekimi yapılamamaktadır. Örneğin kalp pili olan bir hastanın MR çekilmesi mümkün değildir. Bunun sebebi manyetik alandan dolayı kalp pilinin çalışmasında bozulma olmasıdır. Bu gibi durumlarda beyin tümörü teşhisi koymak için kontrastlı (ilaçlı) tomografi yapılır. MR çekilmesine engel durumu olmayan ve beyin tümörü teşhisi almış hastalara da ilaçsız tomografi görüntüleme yapılabilir. Tomografi kireçlenme ve kemik yapıları daha iyi gösterdiği için tümör olan hastalarda MR’a ek olarak tomografi görüntüleme yapılmasında fayda vardır. Ayrıca kanama özellikle erken evrede tomografi ile daha iyi teşhis edilebildiği için tümör içi kanama varlığının tespiti için de tomografi kullanılabilir. Kemik yapıyı daha iyi gösterdiği için tomografi tümörün kemik dokuya yayılımının daha iyi değerlendirilmesine olanak sağlar. Ayrıca tümörün damarlara olan yakınlığının tespiti için tomografik anjiyografi tetkiki de yapılabilir.

3 – Femoral yolla 4 sistem selektif serebral anjiografi 

Beyin tümörünün damarlar ile olan ilişkisini ortaya koymak için anjiyografi adı verilen görüntüleme yapılır. Anjiyografi hem MR ile hem de tomografi ile yapılabilmektedir fakat femoral yolla yani kasıktan damar içine kateter ile girilerek yapılan anjiyografi en net ve en iyi görüntü imkanını sunar. Dolayısı ile beyin damarlarını en iyi gösteren görüntüleme yöntemi femoral yolla 4 sistem selektif serebral anjiyografidir. Ayrıca femoral anjiyografi ile tümörü besleyen damarların tıkanması da mümkündür. Bu sayede ameliyat esnasında daha az kanama olmaktadır. 

Nükleer Tıp ile Yapılan Görüntüleme Tetkikleri

Bazen vücuttaki kanser beyine sıçrama (metastaz) yapar. Beyindeki tümörün vücuttan metastaz yapan bir tümör olduğu düşünülürse bu gibi durumlarda nükleer tıp yöntemlerine başvurulur. Bu yöntemler Pozitron Emisyon Tomografi (PET-CT) ve Pozitron Emisyon MR (PET-MR)’dır. Her iki yöntemde radyoaktif olarak işaretli molekül vücuda damardan verilir. Bu amaçla en sık kullanılan madde şekerdir çünkü kanser hücreleri normale göre daha fazla şeker tüketir. Vücuda radyoaktif işaretli şeker verildiğinde görüntüleme sonrasında şekerin en çok tutulduğu bölgeler kolayca tespit edilir ve bu sayede kanserin vücutta ne kadar yayıldığı anlaşılabilir. Beyin normalde de çok şeker tükettiği için nükleer tıp yöntemleri beyindeki tümörün tespiti için kullanılmaz. Beyin tümörünü tespit eden en iyi görüntüleme yöntemi MR’dır. 

Tüm bu inceleme teknikleri, beyin tümörlerinin teşhisinde ve tedavi planlamasında önemli rol oynar. Her bir yöntem, tümörün yerini, boyutunu, yapısını ve çevre dokularla ilişkisini belirlemek için farklı bilgiler sağlar. Bu yöntemlerden tomografi, PET-CT ve PET-MR ile femoral anjiyografide radyasyon bulunmaktadır. Ayrıca kontrastlı yani ilaçlı yapılan çekimlerde de damardan verilen ilacın böbreklere nadiren de olsa yan etki yapma ihtimali bulunmaktadır. 

Biyopsi ve Patolojik İnceleme

Her ne kadar radyolojik yöntemlerle tümörün cinsi büyük oranda tespit edilmesine rağmen tümörün cinsini asıl olarak belirleyen yöntem patolojik incelemedir. Patolojik inceleme için tümörden örnek almak gerekir. Buna biyopsi adı verilir. Bu işlem, tümörün tipini ve malignite derecesini belirlemek için kullanılır. Biyopsi, cerrahi sırasında tümörün bir kısmını ya da tamamını çıkararak yapılabildiği gibi veya özel bir iğne yardımıyla da yapılabilir. Cerrahi biyopsi, tümörün çıkarılması sırasında örnek alınarak gerçekleştirilir. İğne biyopsisi ise tümörün yerleşim yerine ve erişilebilirliğine bağlı olarak yapılır. Bu işlem sırasında, genel anestezi uygulanarak iğne ile tümör dokusundan küçük bir örnek alınır. Alınan örnek, patoloji laboratuvarında detaylı incelemelere tabi tutulur ve tümörün tipi, malignite derecesi ve diğer özellikleri belirlenir. Biyopsi sonuçları, tedavi planının oluşturulmasında ve tümörün prognozunun değerlendirilmesinde önemli rol oynar. 

Beyin Omurilik Sıvısı İncelemesi

Bazen beyinde görülen lezyonun teşhisi net olarak koyulamayabilir. Bazı lezyonlar aslında tümör olmayıp tümöre benzer görüntü verebilir. Örneğin MS adlı hastalıkta da beyinde ilaç tutulumu gösteren lezyonlar görülür. Bu gibi durumlarda büyük oranda MR ile teşhis koymak mümkün olmasına rağmen bazen ayrım yapmak zor olabilir. Böyle burumlarda belden beyin omurilik sıvısı (BOS) alınıp inceleme yapılabilir. Lokal anestezi altında yapılan bu işlemle bel bölgesinden alınan sıvı biyokimyasal ve patolojik olarak incelenir. BOS incelemesi, beyin tümörlerinin teşhisinde nadiren başvurulan bir yöntemdir. Bu işlem asıl olarak  merkezi sinir sistemi enfeksiyonları, multiple skleroz ve diğer nörolojik hastalıkların teşhisinde kullanılmaktadır. BOS, beyin ve omuriliği çevreleyen ve koruyan bir sıvıdır. BOS analizinde BOS’un bileşimi ve hücresel içeriğini değerlendirilir. Bu analiz, BOS’ta anormal hücrelerin, proteinlerin veya diğer bileşiklerin varlığını tespit etmek için kullanılır.

Beyin Tümörü Tanısında Kullanılan Diğer Testler

Bazı kan ve idrar testleri, özellikle hipofiz tümörleri gibi bazı beyin tümörleri için gereklidir. Bu testler, hastanın hormonal ve metabolit düzeylerini değerlendirmek için kullanılır. Hipofiz tümörleri, hipofiz bezinin aşırı hormon üretimine veya hormon üretiminin baskılanmasına neden olabilir ve bu durum çeşitli semptomlara yol açabilir. Kan testleri, hipofiz bezinin işlevini değerlendirmek için kullanılan önemli bir tanı aracıdır. Bu testler, hastanın hormon düzeylerini ölçer ve hipofiz tümörlerinin tanısında önemli bilgiler sağlar. İdrar testleri, hipofiz tümörlerinin tanısında kullanılan bir diğer yöntemdir. Bu testler, hastanın vücut metabolizması hakkında bilgi sağlar ve hipofiz tümörlerinin tanısında ek bilgiler sunar. 

Beyin Tümörü Tedavisi ve Ameliyat Süreci

Beyin tümörü teşhisi her hasta ve yakını için zor bir dönemdir. Bu dönemde hastalar, hastalıkları hakkında geniş bilgi almak ve tedavi sürecini anlamak isterler. Ameliyat kararı verildiğinde, hastalar ve yakınları, tedavi süreci hakkında detaylı bilgi alarak bilinçli kararlar vermek ister. Ameliyat öncesi, hastanın genel sağlık durumu, tümörün yeri, boyutu ve yayılımı değerlendirilir. Gerekli tetkikler yapılarak ameliyat planlanır. Ameliyat öncesi dönemde, hastaların fiziksel ve duygusal olarak ameliyata hazırlanması önemlidir. Hastalar, ameliyat öncesinde cerrahi ekip tarafından bilgilendirilir ve ameliyat süreci hakkında detaylı bilgi alır. Ayrıca, ameliyat öncesi dönemde hastaların beslenme, uyku ve genel sağlık durumlarına dikkat etmeleri önemlidir. Ameliyat günü, hastalar hastaneye yatış yapar ve ameliyat öncesi son hazırlıklar tamamlanır. Beyin tümörü ameliyatı, genellikle genel anestezi altında gerçekleştirilir. Ameliyat sırasında, cerrahlar tümörü çıkarmak için kraniotomi adı verilen bir prosedür uygular. Kraniotomi, kafatasında bir kemik parçasının çıkarılarak beyin dokusuna erişim sağlanması işlemidir. Ameliyat sırasında, cerrahlar tümörü çıkarmak için mikroskop ve diğer ileri teknolojik araçlar kullanır. Ameliyat süreci, tümörün yerleşim yeri ve boyutuna bağlı olarak değişebilir. Ameliyat sonrası dönemde, hastalar yoğun bakım ünitesine alınır ve yakından takip edilir. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların fiziksel ve duygusal destek alması büyük önem taşır. Ameliyat sonrası bakım, hastaların iyileşme sürecini hızlandırmak ve komplikasyonları önlemek için titizlikle planlanır. Beyin tümörü ameliyatı ve tedavi süreci, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve beyin cerrahları, onkologlar, nörologlar ve diğer sağlık profesyonelleri tarafından yürütülür. Bu süreçte hastaların ve ailelerinin bilinçli ve destekleyici bir yaklaşım benimsemeleri büyük önem taşır.

Kraniotomi İşlemi

Beyin tümörü ameliyatı genel anestezi altında yapılır. Önce ameliyat yapılacak alandaki saç kesilir. Hastanın başına pozisyon vermek ve operasyonda başın oynamasını engellemek amacıyla çivili başlık takılır. Sonrasında cerrahi saha antiseptik solüsyonla temizlenir ve steril örtülerle kapatılır. Kraniotomi işlemi, kafatasında planlanan büyüklükte bir kemik parçasının çıkarılması işlemidir. Bu işlem, cerrahın beyin dokusuna erişim sağlaması için gereklidir. Kemik parçası çıkarıldıktan sonra, beyin zarı dikkatlice açılır ve tümör bölgesine ulaşılır. Ameliyat mikroskop altında gerçekleştirilir ve cerrah, beyin dokusuna minimum zarar vererek tümörü çıkarmak için özenle çalışır. Tümörün çıkarılması sırasında, cerrahlar modern cerrahi aletler ve teknolojiler kullanarak en iyi sonucu elde etmeye çalışır. Kanama kontrolü, ameliyatın en kritik aşamalarından biridir. Cerrahlar, kanama riskini en aza indirmek için dikkatle çalışır ve ameliyat sahasında kanama olmamasını sağlar. Tümör çıkarıldıktan sonra, beyin zarı kapatılır ve çıkarılan kemik parçası yerine konur. Kemik parçası, ipekten yapılma iplik ile, cerrahi vidalar veya plakalar ile sabitlenir. Son olarak, cilt ve cilt altı dokular kapatılarak ameliyat tamamlanır. Kraniotomi işlemi, beyin tümörü ameliyatlarının başarısında önemli bir rol oynar. Bu işlem, cerrahın beyin dokusuna erişim sağlamasını ve tümörü güvenli bir şekilde çıkarmasını mümkün kılar. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların iyileşme süreci titizlikle takip edilir ve gerekli bakım sağlanır.

Beyin Tümörü Ameliyatı Sonrası

Ameliyat sonrası hasta yoğun bakıma alınır ve yakından takip edilir. İlk gece sık aralıklarla uyandırılır ve durum kontrol edilir. Hasta beslenme rejimine başlanır ve genellikle ertesi gün yürütülür. Genellikle 3-5 gün sonra taburcu edilir. Beyin tümörü ameliyatı sonrası dönemde, hastaların fiziksel ve duygusal destek alması büyük önem taşır. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların iyileşme süreci titizlikle takip edilir ve gerekli bakım sağlanır. Hastaların ameliyat sonrası dönemde ağrı yönetimi, beslenme ve uyku düzenine dikkat etmeleri önemlidir. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların düzenli olarak kontrole gitmeleri ve doktorlarının önerilerine uymaları gerekmektedir. Bu dönemde, hastaların fiziksel aktivite seviyeleri kademeli olarak artırılmalı ve genel sağlık durumları dikkatle izlenmelidir. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların beslenme düzenine dikkat etmeleri önemlidir. Dengeli ve sağlıklı bir beslenme, iyileşme sürecini hızlandırabilir ve hastaların genel sağlık durumunu iyileştirebilir. Ayrıca, hastaların yeterli miktarda su tüketmeleri ve vücutlarını nemli tutmaları önemlidir. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların uyku düzenine dikkat etmeleri de önemlidir. Yeterli ve kaliteli uyku, iyileşme sürecini destekler ve hastaların genel sağlık durumunu iyileştirir. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların fiziksel aktivite seviyelerini kademeli olarak artırmaları önemlidir. Yürüyüş ve hafif egzersizler, hastaların kas gücünü ve genel sağlık durumunu iyileştirebilir. Ancak, hastaların aşırı fiziksel aktivitelerden kaçınmaları ve doktorlarının önerilerine uymaları gerekmektedir. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların düzenli olarak doktor kontrollerine gitmeleri ve sağlık durumlarını izlemeleri önemlidir. Bu kontroller, olası komplikasyonların erken tespit edilmesini ve tedavi edilmesini sağlar. Beyin tümörü ameliyatı sonrası dönemde, hastaların fiziksel ve duygusal destek alması büyük önem taşır. Ameliyat sonrası bakım, hastaların iyileşme sürecini hızlandırmak ve komplikasyonları önlemek için titizlikle planlanır.

Beyin Tümörü Ameliyatı Sonrası Komplikasyonlar

Baş ağrısı, halsizlik ve yorgunluk yaygın şikayetlerdir. Baş ağrısı, ameliyat sonrası dönemde birkaç gün sürebilir ve hastaların yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Halsizlik ve yorgunluk hissi ise daha uzun sürebilir ve hastaların günlük aktivitelerini kısıtlayabilir. Kanama, enfeksiyon ve beyin ödemi gibi komplikasyonlar da görülebilir. Ameliyat sonrası dönemde, beyin dokusunda kanama riski devam edebilir ve bu durum, acil müdahale gerektirebilir. Enfeksiyon, yara yerinde, kafatasını oluşturan kemik dokuda veya beyin dokusunda oluşabilir. Enfeksiyon durumunda, ilaç tedavisi ve/veya cerrahi tedavi gerekebilir. Beyin ödemi, beyin dokusundaki hücrelerin su içeriğinin artması sonucu oluşur. Bu durum, steroid içeren ilaçlar (kortizon) ve/veya beyin hücresi su içeriğini azaltmaya yarayan ilaçlarla tedavi edilebilir. Ameliyat sonrası dönemde, beyin omurilik sıvısının dolaşımının bozulması sonucu kafa içi basıncında artış görülebilir. Bu durumda, beyin su kesesi içine konan tüp ile beyin omurilik suyu dışarıdaki bir torbaya veya karın boşluğuna yönlendirilerek kafa içi basıncı azaltılır. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların fiziksel ve duygusal destek alması büyük önem taşır. Komplikasyonların erken tespiti ve tedavisi, hastaların iyileşme sürecini hızlandırır ve yaşam kalitesini artırır. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların düzenli olarak doktor kontrollerine gitmeleri ve sağlık durumlarını izlemeleri önemlidir. Bu kontroller, olası komplikasyonların erken tespit edilmesini ve tedavi edilmesini sağlar. Beyin tümörü ameliyatı sonrası dönemde, hastaların fiziksel ve duygusal destek alması büyük önem taşır. Ameliyat sonrası bakım, hastaların iyileşme sürecini hızlandırmak ve komplikasyonları önlemek için titizlikle planlanır.

Beyin Tümörü Ameliyatında Başarı Oranı

Başarı oranı, tümörün tipi, yeri, cerrahın deneyimi ve cerrahi sonrası uygulanacak ek tedavilere bağlı olarak değişir. İyi huylu tümörlerde tam çıkarma olasılığı yüksektir ve hastalar genellikle tamamen iyileşir. Ancak, tümörün yerleşim yeri ve büyüklüğü, cerrahi müdahalenin risklerini artırabilir. Beyinin derin ve hassas bölgelerinde yer alan tümörler, cerrahi sırasında ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Bu nedenle, cerrahi tedavi öncesinde kapsamlı bir değerlendirme yapılması önemlidir. Kötü huylu beyin tümörlerinde ise tümör tamamen çıkarılamayabilir ve bu durumda radyoterapi, kemoterapi veya radyocerrahi gibi ek tedavilere ihtiyaç duyulabilir. Bu tedaviler, tümörün büyümesini kontrol altına almak ve hastanın yaşam süresini uzatmak için kullanılır. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların düzenli olarak doktor kontrollerine gitmeleri ve sağlık durumlarını izlemeleri önemlidir. Bu kontroller, tümörün nüks etme riskini değerlendirmek ve olası komplikasyonları önlemek için gereklidir. 

Radyoterapi, Radyocerrahi ve Kemoterapi

Radyoterapi, cerrahi tedavi yapılamayan veya tamamlanamayan durumlarda uygulanır. Bu yöntem, tümör hücrelerini öldürmek veya büyümelerini durdurmak için radyasyon içeren ışınlar kullanır. Radyoterapi, özellikle kötü huylu beyin tümörlerinin tedavisinde yaygın olarak kullanılır ve cerrahi sonrası dönemde tümörün nüks etmesini önlemek için de uygulanabilir. Radyocerrahi, stereotaktik radyocerrahi olarak da bilinir ve tümör hücrelerini hedef almak için yüksek doz radyasyon kullanır. Bu yöntem, cerrahi müdahalenin mümkün olmadığı veya tam çıkarılamayan tümörlerde etkili bir tedavi seçeneği sunar. Gamma Knife ve Cyber Knife gibi cihazlar, radyocerrahi tedavisinde kullanılan ileri teknolojilerdir. Gamma Knife ve Cyber Knife esas olarak iyi huylu tümörlerde kullanılsa da kötü huylu tümörlerde de bazen işe yarayabilir. Kemoterapi, tümör hücrelerini öldürmek veya büyümelerini durdurmak için ilaçların kullanıldığı bir tedavi yöntemidir. Bu ilaçlar, tümör hücrelerinin DNA’sına zarar vererek veya hücre bölünmesini engelleyerek çalışır. Kemoterapi, beyin tümörlerinin tedavisinde cerrahi ve radyoterapi ile birlikte kullanılabilir. Bu tedavi yöntemleri, beyin tümörlerinin büyümesini kontrol altına almak ve hastanın yaşam süresini uzatmak için kullanılır. Beyin tümörlerinin tedavisinde kullanılan radyoterapi, radyocerrahi ve kemoterapi yöntemleri, hastanın genel sağlık durumu, tümörün tipi, yerleşim yeri ve büyüklüğüne bağlı olarak belirlenir. Tedavi planı, multidisipliner bir ekip tarafından hastanın bireysel ihtiyaçlarına göre oluşturulur. Bu süreçte hastaların fiziksel ve duygusal destek alması büyük önem taşır. Tedavi sürecinde hastaların yaşam kalitesini artırmak ve semptomları yönetmek için destekleyici tedaviler de uygulanabilir.

Beyin Tümörü Ameliyatı Sonrası Yaşam

Ameliyat sonrası yaşam, hastanın patolojik tanısına, yaşı, tümörün yerleşim yeri ve ameliyat öncesi genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Patolojik tanı, tümörün tipi, malignite derecesi ve yayılımı hakkında bilgi sağlar ve tedavi planının oluşturulmasında önemli rol oynar. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların fiziksel ve duygusal destek alması büyük önem taşır. Rehabilitasyon programları, fiziksel terapi ve psikolojik destek, hastaların iyileşme sürecini hızlandırabilir ve yaşam kalitelerini artırabilir. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların düzenli olarak doktor kontrollerine gitmeleri ve sağlık durumlarını izlemeleri önemlidir. Bu kontroller, olası komplikasyonların erken tespit edilmesini ve tedavi edilmesini sağlar. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların beslenme düzenine dikkat etmeleri, yeterli miktarda su tüketmeleri ve vücutlarını nemli tutmaları önemlidir. Dengeli ve sağlıklı bir beslenme, iyileşme sürecini hızlandırabilir ve hastaların genel sağlık durumunu iyileştirebilir. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların uyku düzenine dikkat etmeleri de önemlidir. Yeterli ve kaliteli uyku, iyileşme sürecini destekler ve hastaların genel sağlık durumunu iyileştirir. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların fiziksel aktivite seviyelerini kademeli olarak artırmaları önemlidir. Yürüyüş, hafif egzersizler ve fizyoterapi, hastaların kas gücünü ve genel sağlık durumunu iyileştirebilir. Ancak, hastaların aşırı fiziksel aktivitelerden kaçınmaları ve doktorlarının önerilerine uymaları gerekmektedir. Ameliyat sonrası dönemde, hastaların fiziksel ve duygusal destek alması büyük önem taşır. Rehabilitasyon programları, fiziksel terapi ve psikolojik destek, hastaların iyileşme sürecini hızlandırabilir ve yaşam kalitelerini artırabilir.

Beyin tümörü teşhisi ve tedavisi, hastalar ve aileleri için zorlu bir süreç olabilir. Bu süreçte, hastaların bilinçli ve destekleyici bir yaklaşım benimsemeleri büyük önem taşır. Beyin tümörlerinin tanısı ve tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve genellikle beyin cerrahları, onkologlar, nörologlar ve diğer sağlık profesyonelleri tarafından yürütülür. Erken teşhis ve doğru tedavi planı, beyin tümörlerinin yönetiminde hayati önem taşır.

Merak ettikleriniz hakkında bilgi alabilir veya randevu oluşturabilirsiniz.