Op. Dr. Tahsin SAYGI

Omurga Kırığı (Spinal Fraktür) Tanımı, Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Omurga, iskelet sisteminin en önemli anatomik yapılarından biridir. Bunun sebebi ise omurganın içerisinden Merkezi Sinir Sistemi’nin parçası olan omuriliğin geçmesinden kaynaklanmaktadır. Günlük hayattaki çeşitli iş ve aktiviteler, omurga sağlığımızı tehdit edebilir. Bu yazıda, omurga yaralanmalarının nedenlerini, belirtilerini, tanı ve tedavi yöntemlerini ele alacağız. Omurga üzerine aşırı kuvvet uygulandığında, omurlar arası bağların yırtılması ve omurların normal pozisyonlarının dışına çıkması ile çıkıklar meydana gelir. Eğer bu sırada omurlar da kırılırsa, bu duruma kırıklı çıkık denir. Bu tür yaralanmalar genellikle ciddi omurilik yaralanmalarına neden olur ve acil cerrahi müdahale gerektirebilir.

Omurga Kırığı Nedir?

İskelet sistemimizin en önemli kısımlarından biri olan omurgamız, vücut ağırlığımızı taşımakla kalmayıp aynı zamanda merkezi sinir sisteminin önemli yapılarından biri olan omuriliği içerisinde barındırır. Omurga, omur adı verilen kemiklerin üst üste dizilmesi ile oluşur. Bir diğer deyişle omur, omurganın temel yapıtaşıdır. Omurgada 24’ü hareketli ve 9’u hareketsiz olmak üzere toplam 33 kemikten oluşur. Hareketli olan kemiklerin her birine omur adı verilir. Hareketsiz olan kemikler ise sakrum ve koksikstir. 24 omurun 7’si boyunda (servikal), 12’si sırtta (torakal) ve 5’i belde (lomber) yer alır. Sakrum 5 ve koksiks 4 segmentten oluşur fakat bu segmentlerin arasında hareket yoktur ve bu yüzden sakrum ve koksiks aslında birden fazla omurun birleşmiş hali gibi düşünülebilir. Omurlar arasında adeta amortisör görevi gören disk (intervertebral disk) adını verdiğimiz kıkırdak ve bağ dokudan oluşan yapılar bulunur. İntervertebral diskler, omurlar arasında yükün dengeli bir şekilde aktarımını sağlar ve yine omurlar arasındaki hareket kabiliyetini artırarak omurganın esnekliğini artırır. Omurlar üst üste dizilince aralarında bir kanal oluşur. Bu kanaldan merkezi sinir sisteminin bir parçası olan omurilik adı verilen sinir doku geçer. Omurilik, beyinden gelen elektriksel sinyalleri vücudun diğer bölgelerine ve vücuttaki uyarıları da elektriksel sinyal şeklinde beyne iletir. Omurgayı oluşturan omur adını verdiğimiz yapılardan birinin ya da birden fazlasının herhangi bir sebepten dolayı (travma, enfeksiyon, kemik erimesi, tümör vb.) kırılarak hasar görmesine omurga kırığı adı verilir. Kırık eğer boyunda ise servikal, sırtta ise torakal, belde ise lomber, sakrumda ise sakral ve koksikste ise koksigeal fraktür olarak isimlendirme yapılır. 

Omurga üzerine aşırı kuvvet uygulandığında, omurlar arası bağların yırtılması ve omurların normal pozisyonlarının dışına çıkması ile çıkıklar meydana gelir. Eğer bu sırada omurlar da kırılırsa, bu duruma kırıklı çıkık denir. Bu tür yaralanmalar genellikle ciddi omurilik yaralanmalarına neden olur ve acil cerrahi müdahale gerektirebilir.

Omurga Kırıklarının Türleri Nelerdir?

Omurga kırıkları çeşitli türlere ayrılabilir:

  • Kompresyon Kırıkları: Genellikle düşük enerjili travmalar sonucu omurun gövde kısmının çöktüğü kırıklardır. Sıklıkla yaşlılarda ve osteoporoz hastalarında görülür.
  • Patlama Kırıkları: Yüksek enerjili bir travma sonucu omurun tüm bölümlerinin kırıldığı durumlardır ve genellikle omurilik yaralanmalarıyla ilişkilidir.
  • Flexion-Distraction Kırıkları (Chance Kırıkları): Gövdenin aşırı öne eğilmesiyle omurga üzerindeki yükün artması sonucu meydana gelir. Bu tür kırıklar genellikle trafik kazalarında görülür.
  • Rotasyonel Kırıklar: Omurga, dönme hareketi sırasında aşırı kuvvete maruz kaldığında oluşur ve genellikle ciddi omurilik hasarı ile sonuçlanır.

Omurga Kırığının Sebepleri Nelerdir?

Omurga kırığına en çok travma sebep olmakla birlikte travma olmaksızın da omurga kırığı meydana gelebilir. Aşağıda omurga kırığına sebep olan durumlar maddler halinde sıralanmıştır.

  • Travmalar (düşme, trafik kazası, spor yaralanmaları vb.)
  • Kemik erimesi (osteoporoz)
  • Brucella, tüberküloz vb. enfeksiyonlar
  • Kemiğe metastaz yapmayı (sıçramayı) seven kanser türleri (meme kanseri, prostat kanseri)
  • Kemiğin kendi kanserleri (osteosarkom vb.)
  • İyi huylu kemik tümörleri
  • Kemik iliği tümörleri (multipl myelom vb)
  • Sürekli ağır iş yaparak omurgaya yük bindirilmesi
  • Kemik erimesine sebep olan durumlar (D vitamini eksikliği, uzun süre kortikosteroid = kortizon kullanımı, paratiroid adenomu, menapoz vb) 

Risk Faktörleri

  • Aşırı kilo
  • Ağır kaldırma
  • Travma
  • Erken menapoz
  • Ailede kemiğe metastaz yapan (sıçrayan) kanser öyküsü olması
  • Ailede iyi huylu kemik tümör öyküsü olması
  • Alkol, sigara, madde kullanımı
  • Kimyasallar (İlaçlar, çamaşır suyu, deterjanlar ve diğer temizlik ürünleri, kozmetik ürünler)
  • Karbonhidrattan zengin beslenme
  • Hazır ve paketlenmiş gıdalar ile beslenme
  • Hareketsiz yaşam
  • Uzun süre kortikosteroid (kortizon) kullanımı
  • Yüksekten düşme, vücudun aşırı dönmesi ve aşırı ağırlık kaldırma

Bu faktörler, omurga kırığı gelişim riskini artırabilir ve dolayısıyla bu durumların önlenmesi veya kontrol altına alınması, omurga kırığından korunma açısından önem taşır.

Omurga Kırığının Belirtileri Nelerdir?

Omurga kırığı eğer ani olarak, örneğin travma sonrasında, gelişti ise çok şiddetli ağrı olur. Kırık omurganın hangi bölgesinde ise en şiddetli ağrı o bölgede olacaktır. Kırığın bulunduğu bölgeye göre boyunda, sırtta, belde ve kuyruk sokumunda olabilir. Kırık eğer bir tümör ya da enfeksiyon nedeni ile gelişti ise bu durumda daha az şiddetli ve daha az keskin bir ağrı oluşabilir. Bunun haricinde eğer kırık ve/veya çıkık varsa omuriliğe ya da omurilikten çıkan sinire baskı oluşur ve bu durumda sinirin uzandığı bölgeye doğru yayılan ağrı, uyuşma, karıncalanma, hissizlik ve hatta felç bile görülebilir. Bazen bu durum ciddi düzeyde omurilik yaralanmasına sebep olabilir. Felcin düzeyi sinir hasarının seviyesine göre değişir, örneğin boyun kırığı omuriliğe hasar verirse kollarda ve/veya hasar seviyesinden alttaki tüm vücut bölgesinde kısmi ya da tam felç görülebilir. Benzer şekilde sırtta ve beldeki omurga kırıklarında da hasar seviyesinin altındaki vücutta kısmi ya da tam felç gelişebilir. Ayrıca idrar kaçırma, idrar yapamama, büyük abdest kaçırma, büyük abdest yapamama (kabızlık) görülebilir. Felç erken dönemde hareketsizlik şeklinde iken geç dönemde kontrol edilemeyen kasılma şeklinde olabilir. Erken dönemde bir diğer belirti ise erkek genital organındaki kontrol dışı gelişen serleşmedir. Bu duruma priapizm adı verilir. Bazen de sinir hasarına bağlı his kusurları oluşabilir. Dokunma, ısı, titreşim ve derin duyu adı verilen duyular etkilenebilir. Sıcak ve soğuk his kusuru meydana gelebilir. Bazen de sanki yanık olmuş gibi yanma hissi gelişebilir. Bu belirtileri maddeler halinde toparlayacak olursak:

  • Ani kırıkta çok şiddetli ağrı (kırığın olduğu omurga bölgesinde)
  • Yavaş gelişen kırıkta daha hafif şiddetli ağrı (kırığın olduğu omurga bölgesinde)
  • Kol, bacak ve gövdede ağrı/uyuşma/yanma/hissizlik/güçsüzlük (kırığın ve yaralanmanın bulunduğu bölgeye göre değişen şiddet, seviye ve derecede)
  • Yaralanma seviyesinin altındaki vücut bölgesinde erken dönemde hareketsizlik
  • Yaralanma seviyesinin altındaki vücut bölgesinde geç dönemde kontrol edilemeyen kasılma 
  • İdrar kaçırma, idrar yapamama, büyük abdest kaçırma, büyük abdest yapamama (kabızlık)
  • Erkek genital organındaki kontrol dışı gelişen serleşme (priapizm)
  • His kusurları (dokunma, ısı, titreşme ve derin duyuda kayıp)

Omurga Kırığı Nasıl Teşhis Edilir?

  • Muayene

Omurga kırığının teşhisi, doktorun fiziksel muayenesi ile başlar. Bu aşamada ağrıya eşlik eden ek sorunların varlığı tespit edilir. En önemlisi de herhangi bir felç bulgusunun varlığının tespitidirr. 

  • Radyolojik görüntüleme

Teşhis için mutlaka hem bilgisayarlı tomografi (BT) ve hem de manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gereklidir. BT ile kemikteki hasar daha net görülürken MRI ile kemik doku kısmen değerlendirilirken yumuşak dokular, örneğin omurilik ve diğer sinir dokular daha net olarak değerlendirilir. Bazen omurga kırığı olmasına rağmen erken dönemde bu durum BT’de tespit edilemeyebilir. Böyle durumda MRI’nın STIR sekansı teşhis için çok önemlidir. Travma dışında oluşan omurga kırıklarında mutlaka kontrastlı (ilaçlı) MRI yapılması gerekir. Bazı hastalar MRI için uygun olamayabilir. Örneğin metalik kalp kapağı, kalp pili, vücutta metalik implant vb. durumlarda MRI yapılamayıp bilgisayarlı tomografi (BT) ile teşhis koyulmaya çalışılır. BT ile teşhis koymak bazen mümkün olmayabilir. Yukarıda bahsedildiği gibi bazen BT’de görülemeyen yaralanma STIR sekans MRI’da görülebilir. Kliniğimize başvuran neredeyse tüm hastalara MRI tetkikini yapabilmekteyiz. Daha önce farklı merkezlerde ‘’MRI çekilemez’’ denilen hastalara bile MRI çekebilmekteyiz. Bazen bel kaymasından ya da eğrilikten şüphe edilirse ek olarak röntgen de çekilebilir. Bunun dışında kemik erimesinden şüphe edilen durumlarda kemik dansitometrisi adı verilen yöntem ile kemik erimesinin varlığı tespit edilir.

  • Nükleer Tıp Çalışmaları ( PET-CT)

Kendiliğinden oluşan omurga kırıklarında, örneğin kanser metastazından şüphelenildiğinde nükleer tıp yöntemlerinden PET-CT’ye başvurulur. PET-CT ile kanserin vücudun hangi bölgelerine yayıldığı tespit edilir.

  • Ek Tetkikler

Omurga kırığının enfeksiyona bağlı olduğu tespit edilirse bu durumda kan sayımı, sedimentasyon, CRP, prokalsitonin, brucellaya ve tüberküloz’a yönelik ek tetkikler de yapmak gereklidir.

Omurga Kırığı ile Karışabilen Hastalıklar

Çoğu kişide bulunabilen Schmorl Nodülü, bazen ileri düzeyde olup omurga kırığını andıran bir görüntü oluşturabilir. Os odontoideum, spina bifida ve atlas arkus anomalileri doğuştan gelen durumlar olup omurga kırığı ile karışabilmektedir. Burda en büyük ayrım kliniktir. Omurga kırığı olan birinin aynı zamanda ağrısı olur fakat doğuştan gelen durumlar ile Schmorl Nodülü ağrı oluşturmaz. Dolayısı ile bu gibi durumlarda teşhis muayene ve radyolojik görüntülemeler ile kolaylıkla koyulabilmektedir.

Omurga Kırıkları Tedavisi

Omurga kırığı tedavisinde birden fazla yaklaşım bulunmaktadır ve bu yaklaşımlar genellikle kişinin yaşadığı belirtilerin şiddetine ve süresine, muayene bulgularına, kişinin yaşına, eşlik eden diğer hastalıklara ve en önemlisi de radyolojik görüntülemelerdeki bulgulara bağlı olarak değişiklik gösterir. Eğer muayenede felç bulgusu yoksa ya da muayene sonucunda felç riskinin yüksek olduğu öngörülmüyor ise bu durumda omurga kırığı için öncelikle ameliyat dışı tedaviler yapılır. Eğer muayenede felç varsa ya da felç riskinin yüksek olduğu ön görülüyor ise bu durumda cerrahi tedavi gereklidir. Tedavi seçeneklerini 2 başlık altında toplamak mümkündür:

  1. Ameliyat Dışı Tedavi Seçenekleri

    a) Konservatif Tedaviler
    • Yatak istirahati, 

 Omurga kırığı sonrası özellikle erken dönemde yatak istirahati çok önemlidir. Erken dönemde mümkün olduğunca oturmaktan ve ayağa kalkmaktan kaçınmak gerekir. Erken dönem 3-7 gün arası dönemdir. Bu dönemde istirahat sırasında kan pıhtılaşması ve pıhtı atma riski arttığı için ayrıca varis çorabı ve kan sulandırıcı ilaç kullanılması tavsiye edilir. Varis çorabının 2-3 saatte bir gevşetilmesi ve tekrar takılması gerekir. Varis çorabının sürekli takılı kalması bacakta kan akımının azalmasına bağlı sorunlara yol açabilir.

    • Korse kullanımı,

Omurga kırıklarında neredeyse her zaman korse kullanımı tavsiye edilir. İki tür korse bulunmaktadır. Bunlardan ilki çelik balenli bez korselerdir. Bu korselerin kullanımı daha kolaydır, fiyatı daha ucuzdur fakat işe yarama ihtimali daha düşüktür. Bir diğer korse türü olan rijid korse kişiye özel ölçü alınarak üretilir. Sert plastikten yapıldığı için kullanımı daha zordur fakat omurgayı daha stabil tuttuğu için işe yarama ihtimali daha yüksektir. Rijid korsenin bir diğer dezavantajı fiyatının pahalı olmasıdır.

    • Ağrı kesici-kas gevşetici-kortizon-sinir sistemi üzerinden etki eden antiepileptik ilaçlar (pregabalin, gabapentin vb) ve vitaminler (B12, alfa lipoik asit, D vitamini)

Ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçların genel etkisi ağrıyı kesmek, iltihabı ve ödemi azaltmak şeklindedir. Ağrı vücut için bir sinyal görevi gördüğü için mümkün olduğunca ağrıları kesmemek gerekir. Eğer dayanılmayacak kadar şiddetli (ağlatan tarzda) ağrı var ise böyle anlarda bir adet ağrı kesici alınabilir ama bunun dışında mümkün olduğunca ağrı kesicilerden uzak durmak gerekir. Unutulmamalıdır ki uzun zaman insanların sorgulamadan kullandığı birçok ilaç bir takım yan etkilerin tespit edilmesi ile toplatılmakta ve firmalara ciddi tazminat davaları açılmaktadır. (https://www.bbc.com/). Yukarıdaki linke tıkladığınızda bunun örneğini göreceksiniz. Omurga kırığında ağrı kesici almamak çok daha önemlidir çünkü ağrı kesici ilaçların çoğu kemiğin kaynamasını olumsuz etkiler. Dolayısı ile omurga kırıklarında mümkün olduğunca ağrı kesici ilaçlardan uzak durmak gereklidir. Eğer dayanılmaz düzeyde şiddetli ağrı olması durumunda kemik kaynamasını olumsuz etkilemeyen ağrı kesici ilaç kullanılabilir. Kemik kaynamasına olumsuz etki etmeyen ağrı kesicilere örnek olarak parasetamol ve tramadol grubu verilebilir. Bir diğer ilaç grubu olan kortizon da iltihabi reaksiyonu ve ödemi azaltabilir ve şikayetlerin gerilemesini sağlayabilir. Özellikle sinir hasarı olduğu durumlarda kısa süreli kortizon kullanımı sinirdeki ödemi azaltacağı için faydalı olabilir fakat kortizon aynı zamanda kemik kaynamasını olumsuz etkileyeceği için bu gibi durumlarda doktor görüşü çok önemlidir. Doktor görüşü olmadan kortizon kullanımı son derece sakıncalıdır. Bir diğer ilaç grubu olan antiepileptik ilaçlar da omurga kırığında sinir basısı olması durumunda şikayetleri ciddi düzeyde azaltabilir. Sinir lifleri aslında canlı bir elektrik kablosuna benzetilebilir. Görevi beyinden kaynaklanan elektriksel uyarıları vücuda iletmek olan sinirlere kırık ya da çıkık nedeni ile bası varlığında elektrik iletisinde kısa devre tarzında bozulmalar olur ve bu kısa devreler istemsiz kas kasılmasına yol açarlar. İstemsiz kas kasılması ise ağrıya sebep olur. Antiepileptik ilaçlardan olan pregabalin ve  gabapentin bu kısa devreyi ortadan kaldırır ve bu sayede ağrılar azalır. Bu grup ilaçlardaki en büyük handikap bağımlılık potansiyeli olmasıdır. Bu yüzden bu grup ilaçları da mümkün olduğunca son çare olarak kullanmak gerekir. B12 ve alfa lipoik asit sinir dokunun işlevi için gerekli ve önemli vitaminlerdir. Bu vitaminlerin eksikliği sıkça söz konusu olabildiğinden omurga kırığına bağlı omurilik yaralanması ya da sinir yaralanması olan hastaların bu vitaminleri alması tavsiye edilir. Çoğu bireyde mide ve sindirim sistemi sorunu olduğu için B12 eksikliği görülmektedir. Eğer sindirim sisteminde problem varsa bu durumda emilim sorunu olacağından dolayı B12’yi almak bir işe yaramayacaktır. Bu yüzden B12’yi dil altı almak ya da enjeksiyon şeklinde almak genellikle daha faydalıdır. Bir diğer önemli vitamin ise D vitaminidir. D vitamini eklikliğinde kemik erimesine kadar uzanan ciddi sorunlar oluşabilir. Bu yüzden omurga kırığı olan bir hasta mutlaka D vitamini kullanmalıdır.

    • Kapsaisin içeren yakı yapıştırma, 

Kapsaisin biberin etken maddesidir ve kan dolaşımını artırıcı bir etkisi vardır. Bu yüzden omurga kırığında kapsaisin içeren yakı yapıştırmak şikayetleri önemli oranda azaltabilir.

    • Fizik tedavi ve rehabilitasyon (ısı uygulamaları)

Omurga kırıklarında genel olarak fizik tedavi uygulamalar yapılmaz fakat yine de ısı uygulamanın bazı durumlarda etkisi olabilir. Isı uygulamaları ilgili bölgedeki kan akışnı artırabilir. Kan akımının artması neticesinde bağışıklık sisteminin iyileştirmeye yönelik aktivitesinde artış oluşabilir. Bu sayede ağrılar azalabilir.

Her tedavinin bir de riski olduğu gibi düşük ihtimalle de olsa konservatif tedaviler bazen tam tersi etki gösterip şikayetlerin artmasına sebep olabilir ve hatta kişinin ameliyat olmasını gerektirecek sonuçlar doğurabilir. Hangi yöntemin uygulanması konusunda kişinin mutlaka bir fizik tedavi ve beyin cerrahisi uzmanından fikir alması önemlidir. 

b) Minimal İnvaziv Girişimsel Tedavi Yöntemleri

Omurga kırığında genellikle minimal invaziv girişimsel tedavi yöntemleri uygulanmamaktadır fakat ameliyat düşünülmeyen durumlarda şikayetleri azaltmak için bu tedavilere başvuru yapılabilir. Bu tedaviler kırığı düzeltmez fakat çoğu hastanın semptomlarını önemli ölçüde azaltabilir ve günlük yaşamlarına devam etmelerini sağlayabilirler. Bu yöntemlere ve etki mekanizmalarına sıra ile değinelim:

    • Nöralterapi

Lidokain ya da prokain adlı anestezik ilacın serum ile karıştırılarak ince enjektör yardımı ile ilgili bölgeye enjekte edilmesidir. Amaç ilgili bölgede elektrik akımının yeniden düzenlenmesi ve kan dolaşımının artırılmasıdır. Omurga kırığında kırığın iyileşmesine herhangi bir katkıda bulunmaz. Nöralterapi uygulanırken epidural enjeksiyonda yapıldığı gibi röntgen çekilmez. Nöralterapi ile geçici ya da uzun süreli rahatlama sağlayabilir. Bazı hastalarda ise hiç işe yaramayabilir. Bazen tek bir seans ile şikayetler ciddi düzeyde azalabilir, bazen de birden fazla seans ile yanıt alınabilir, bazen de hiç işe yaramayabilir. Bazen de ameliyat olunmasına rağmen geçmeyen ağrı nöralterapi ile geçebilir.

    • Proloterapi,

Dekstroz adlı maddenin serum şeklinde ince enjektör yardımı ile ilgili bölgeye enjekte edilmesidir. Amaç ilgili bölgede kontrollü bir iltihabi reaksiyon oluşturmaktır. Oluşturulan iltihabi reaksiyonun oluşturduğu hasarı vücut tamir eder. Bu tamir gerçekleşirken kırığın sebep olduğu hasar da tamir edilip ağrılar da ortadan kalkabilir. Omurga kırığında kırığın iyileşmesine herhangi bir katkıda bulunmaz. Proloterapide epidural enjeksiyonda yapıldığı gibi röntgen çekilmez. Yine epidural enjeksiyonda olduğu gibi proloterapi de geçici ya da uzun süreli rahatlama sağlayabilir. Bazı hastalarda ise hiç işe yaramayabilir.

    • Radyofrekans

 Bel omurları arasındaki faset eklemlerin duyusunu alan sinirlerin ince iğne ile girilerek elektrokoter vasıtası ile termokoagülasyona uğratılması (yakılması) işlemidir. İşlem röntgen çekilerek yapılır. Bu işlem omurga kırığında kırığın iyileşmesine herhangi bir katkıda bulunmaz fakat geçici ya da uzun süreli olarak ağrıları azaltabilir. Bazı hastalarda ise hiç işe yaramayabilir.

    • Epidural steroid enjeksiyonları (Transforaminal enjeksiyon=nokta atışı tedavisi), 

Lokal anestezi altında uygulanan bu yöntem, iltihaplanma ile ödemi azaltmak ve ağrıyı hafifletmek için kortizonun doğrudan sinirin bası altında olduğu bölgeye röntgen çekilerek enjekte edilmesi ile uygulanır. Diğer yöntemlerde olduğu gibi epidural enjeksiyonlar da geçici ya da uzun süreli rahatlama sağlayabilir fakat omurga kırığının iyileşmesine herhangi bir katkıda bulunmaz hatta kortizon enjeksiyonu yapıldığı için kırık iyileşmesine olumsuz bir tedavi gibi de düşünülebilir. Yapılan kortizon dozu düşük olduğu için bu risk son derece düşüktür. Bazı hastalarda ise epidural enjeksiyon hiç işe yaramayabilir.

    • Disk içi ozon enjeksiyonu

Omurga kırığında normalde uygulanmayan bir işlem olan ozon enjeksiyonu, lokal anestezi altında ince iğne ile ozon adlı maddenin serum şeklinde kırığa bağlı oluşan fıtığın içine enjekte edilmesinden ibaret bir işlemdir. Bunun dışında omurganın etrafındaki kaslara da ozon enjeksiyonu yapılabilir. Amaç ilgili bölgede ağrıyı azaltmaktır. Ozon enjeksiyonu omurga kırığında kırığın iyileşmesine herhangi bir katkıda bulunmaz.  Diğer enjeksiyon türlerinden farklı şekilde fıtığı küçültme ihtimali vardır. İşlem yapılırken röntgen çekilir. Yine epidural enjeksiyonda olduğu gibi ozon enjeksiyonu da geçici ya da uzun süreli rahatlama sağlayabilir. Bazı hastalarda ise hiç işe yaramayabilir. 

    • Disk içi lazer nükleoplasti

Omurga kırığında normalde uygulanan bir işlem değildir. Omurga kırığına bağlı eğer disk fıtıklaşması olursa ve doktorun uygun görmesi durumunda fıtığa yönelik uygulanabilir. Lokal anestezi altında ince iğne ile röntgen çekilerek fıtıklaşan diske girilir. Yeteri kadar girilince lazer verilerek ilgili bölgede ısının koagüle edici etkisi ile fıtığın küçültülmesi ve şikayetlerin azalması amaçlanır. Diğer enjeksiyon türlerinden farklı şekilde fıtığı küçültme ihtimali vardır. İşlem yapılırken röntgen çekilir. Geçici ya da uzun süreli rahatlama sağlayabilir. Bazı hastalarda ise hiç işe yaramayabilir. 

Minimal invaziv girişimsel işlemler olan nöralterapi, proloterapi, radyofrekans uygulaması, epidural steroid enjeksiyonları (transforaminal enjeksiyon=nokta atışı tedavisi), disk içi ozon enjeksiyonu ve disk içi lazer nükleoplasti gibi yöntemler de şikayetlerin azalmasına ciddi katkı yapabilirler fakat omurga kırığının iyileşmesine yönelik herhangi bir katkıda bulunmazlar. Her tedavinin bir de riski olduğu gibi düşük ihtimalle de olsa minimal invaziv girişimsel işlemler de olumsuz yan etkilere sebep olabilirler ve hatta bazen tam tersi etki gösterip şikayetlerin artmasına bile sebep olabilirler. Bazen de kişinin ameliyat olmasını gerektirecek sonuçlar doğurabilirler. 

Çoğu hastada konservatif tedaviler ya da minimal invaziv girişimsel işlemler ile şikayetler azalır. Omurga kırığı ise ameliyata ihtiyaç duyulmadan kaynayabilir. Kırığın iyileşme ihtimalini artırmak için beslenme düzeni, yeterli su içme (en az 2-2.5 lt), zararlı madde ve alışkanlıklardan uzak durmak (sigara, alkol, çamaşır suyu, deterjanlar, kozmetik ürünler, kimyasallar, katkı maddeleri vb.) ve egzersiz çok önemlidir. Omurga kırığının ameliyatsız şekilde iyileşeceği muayene ve MR bulgularına göre önceden kesin olarak tahmin edilemez. Ayrıca hangi hastanın hangi tedaviden fayda göreceği muayene ile ya da MR görüntüsündeki bulgular ile önceden anlaşılamaz. Hasta hekime başvurur ve hekimin öngördüğü ya da alışık olduğu tedaviyi alır. Tedaviden fayda görmez ise diğer seçenek uygulanır ve bu şekilde hangi tedavinin fayda edeceği tedavinin uygulanmasının ardından hastanın vereceği tepki ile anlaşılır. Bu durumu bir nevi deneme-yanılma şeklinde de ifade etmek mümkündür. Şikayetlerin ameliyat dışı tedaviler ile geçmemesi, yaşam kalitesini bozması gibi durumlarda cerrahi müdahale gerekli olabilir. Dolayısı ile hangi tedavinin uygulanacağı konusunda mutlaka bir fizik tedavi doktoru ya da beyin cerrahisi uzmanına başvurup muayene olmak gerekmektedir.

2. Cerrahi Tedavi

Muayenede kuvvet kaybı (ayak ve/veya bacakta felç), idrar ve büyük abdest kontrolünde kayıp (kaçırma ya da idrar yapamama, kabızlık), cinsel fonksiyon kaybı, omurgada gelişen ani gelişen eğrilik, radyolojik görüntülemelerde ciddi omurilik ya da sinir basısı olması ve ameliyat dışı tedavilere rağmen şikayetlerin geçmemesi durumunda cerrahi tedavi gereklidir. Ayrıca kırığın instabil (hareketli) olması durumunda da cerrahi tedavi ilk seçenek olarak uygulanabilir. Tüm tedavi seçenekleri arasında en hızlı sonuç veren ve şikayetlerin en hızlı şekilde azalmasını sağlayan yöntem cerrahi tedavidir. Cerrahi tedavi sonrasında eğer kişi yaşam tarzına dikkat ederse şikayetlerin tekrar nüks etme ihtimali son derece düşüktür fakat ameliyat olduktan sonra sanki herşey normale dönmüş gibi yani normal bir insan gibi omurgaya dikkat etmeden bir yaşam tarzı benimsenir ise bu durumda şikayetler yeniden başlayabilir. Halk arasında ‘’her ameliyat olan daha kötü oluyor’’ şeklinde oluşan algı yanlış bir algıdır. Ameliyattan sonra şikayetlerin geçmeme ihtimali ve nüks etme ihtimali düşük bir ihtimaldir. Eğer ameliyat sonrası dikkat edilirse bu ihtimal daha da azalır ve kolay kolay şikayetler tekrar başlamaz. Her tedavinin olduğu gibi omurga kırığı ameliyatının da başarısız olma ihtimali bulunmaktadır. Bu ihtimal küçük bir ihtimaldir ve başarı şansını artırmak için vücuda giren zararlı maddelerden uzak durmak (sigara, alkol, deterjanlar, çamaşır suyu, kozmetikler vb.) karbonhidrattan fakir beslenmek, hazır ve paketlenmiş gıdalardan uzak durmak, günlük en az 2.5 lt su tüketimi, ameliyat sonrası omurga için gerekli dikkati göstermek ve egzersizler yapmak gerekir. Omurga kırığının cerrahi tedavisinde kapalı ve açık cerrahi olmak üzere 2 yöntem bulunmaktadır;

  • Kapalı yöntem: Omurganın çökme kırıklarında cerrahi tedavi düşünüldüğü zaman genellikle ilk seçenek olarak uygulanan cerrahi yöntemdir. Kifoplasti ya da vertebroplasti adı verilen bu yöntemde sedoanaljezi ya da genel anestezi altında çöken omura hem sağdan hem de soldan iğne ile girilir. İğne içerisinden halk arasında çimento olarak bilinen madde omurun içerisine enjekte edilir ve işlem tamamlanır. Kapalı yöntemde genellikle hasta aynı gün ya da ertesi gün taburcu edilir.
  • Açık yöntem: Omurga kırığında ciddi omurilik ve/veya sinir basısı olan durumlarda, instabil kırıklarda ve kırıklı çıkıklarda açık yöntem tercih edilir. Bu yöntemde kırık olan omurun üstündeki ve altındaki birkaç omura vidalar yerleştirilir. Omuriliğe ve sinirlere baskı yapan kemik parçalar çıkartılır. Vidalar arasında titanyum çubuklarla bağlantı sağlanır. 

İyileşme Süreci

Omurga kırığı veya cerrahisi sonrasında iyileşme süreci, bireysel farklılıklar gösterir. Hastalar genellikle cerrahi sonrası erken dönemde fizik tedaviye başlar ve kademeli olarak günlük aktivitelerine dönerler. İyileşme süreci, hastanın yaşına, genel sağlık durumuna, kırığın ciddiyetine ve yapılan tedaviye bağlı olarak değişkenlik gösterir.

Merak ettikleriniz hakkında bilgi alabilir veya randevu oluşturabilirsiniz.